D Vitamininin Fazlası da Çok Zararlı
Ancak yaşamsal öneme sahip olmasına rağmen özellikle büyük kentlerde çoğu kişide D vitamini olması gereken seviyeden düşük seyrediyor. Dünyada yaklaşık bir milyar insanda D vitamini eksikliği olduğu düşünülüyor.Bölgelere göre değişmekle birlikte, ülkemizde de her 2 kişiden 1’inde D vitamini eksikliği tespit ediliyor. D vitamini eksikliği pek çok ciddi soruna yol açsa da fazla olması da bir o kadar tehlikeli! Acıbadem Kozyatağı Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Batmacı, bu nedenle D vitamini eksikliğini karşılamak için hekime danışmadan gelişigüzel takviye kullanımından mutlaka kaçınılması gerektiğine dikkat çekerek, “Günlük D vitamini ihtiyacı yaş, cinsiyet, yaşanan coğrafya, eşlik eden hastalıklar, hamilelik durumu, hatta ten rengine göre değişir.Dolayısıyla günlük doz miktarını mutlaka hekim belirlemelidir, aksi takdirde D vitamini fayda yerine ciddi zararlar verebilir. Zira, vücutta D vitaminin fazla olması toksik etki oluşturarak zehirlenmeye yol açabilir. D vitamini fazlalığında ayrıca kanda kalsiyum ve fosfor düzeyi yükselir, kilo kaybı, düzensiz kalp atımı, kemiklerde kırık riskinde artış, damarlarda ve dokularda kireçlenme, kalp ve böbrek hasarı görülebilir. Bu nedenle önce vücuttaki düzeyi saptanmalı ve sonrasında hekimin önerdiği uygun doz ve sürede takviye edilmelidir” diyor. Pek çok yaşamsal işleve sahip!Güneş ışığından yeterince ve doğru şekilde faydalanmamak, çocukluk döneminde dışarıda oynamak yerine evde tabletle zaman geçirmek, kapalı alanlarda saatlerce güneşten yoksun kalmak gibi pek çok faktör nedeniyle oluşan D vitamini eksikliği günümüzün önemli bir halk sağlığı sorunu olarak kabul ediliyor. Oysa D vitamini sağılığımız üzerinde kritik bir öneme sahip. En önemli etkilerinden biri ise kemik kırıklarını azaltarak ve kas gücünü artırarak düşmelerden koruması. Yapılan bilimsel araştırmalar; D vitamininin yeni tümör gelişimini (meme, yumurtalık, kolon, prostat ve diğer kanserler) ve var olan tümör büyümesini yavaşlattığını, kalp ve damar hastalıkları ile solunum sistemi hastalıkları riskini azalttığını gösteriyor. Damar sertliği ve yüksek tansiyon hastalığında düzenleyici olan D vitamini diyabet ve insülin direncine karşı da önemli rol oynuyor. Enfeksiyonların ve bağışıklık sistemi hastalıklarının tedavisinde etkili oluyor. Bir araştırmaya göre, herhangi bir nedenle olan prematüre ölüm riskinde D vitamini sayesinde yüzde 25 oranında azalma saptanmış. Bunların yanı sıra bunama riskinin de azaldığı görülmüş.Dışarıdan takviye edilmesi gerekirSomon balığı ve sardalya gibi yağlı balıklar, balık yağı, yumurta sarısı, sığır karaciğeri, mandıra ürünleri ve tahıllarda daha fazla düzeyde D3 vitamini olurken; bazı mantarlarda ve bitkisel kaynaklarda ise (bitkisel kaynaklı sütler, maydanoz, ısırgan otu vb) D2 vitamini bulunuyor. Ancak gıdaların günlük D vitamini gereksinimin sadece yüzde 10-20’sini karşıladığını belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Batmacı, “Gıdalar ile yeterince D vitamini almak mümkün değildir. 51-71 yaşları arasında gıda ve takviye ile D vitamini alımı 308 IU/gün olarak saptanmıştır. Sadece gıda ile alınan D vitamini ise 140 IU / gün olarak tespit edilmiştir ki günlük doz gereksinimi düşünüldüğünde birçok insanın günlük minimum gereken dozu bile alamadığı aşikardır. Bu nedenle dengeli diyetin yanı sıra D vitamini takviyesine de ihtiyaç vardır” diye konuşuyor. Hızla depolamaktan kaçının! Hekime danışmadan, D vitamini ihtiyacını bir anda karşılayabilmek için ampul kırıp içmek gibi bir hataya asla düşülmemesi gerektiği uyarısında bulunan Dr. Meltem Batmacı, “Zira yapılan çalışmalarda; yüksek dozda, uzun aralıklarla alınan D vitamini (ampul kırıp içmek, damlalıklı şişenin tamamını içmek gibi) ve düşük dozda, günlük alınan D vitamini (günlük ya da haftalık kullanılan damla, tablet, kapsül formunda D vitamini) kıyaslanmış. Çalışmanın sonunda; ikinci grupta yer alan kişilerin sağlıklı oldukları ve D vitamini düzeylerinin de daha yüksek olduğu tespit edilmiştir” diyor. Güneşlenmek çok önemli, ancak! Yağda çözünen bir vitamin olan D vitamini bazı gıdalarda bulunmakla birlikte çoğunlukla deride güneşin etkisiyle ortaya çıkıyor. D vitamini sentezi güneşin UVB ışını etkisiyle ciltte başlıyor. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Batmacı, güneşe çıkılması gereken süre ve saat diliminin yaşanılan bölgeye göre değiştiğini belirterek, “D vitamini sentezi için ülkemizde 10:00-15:00 saatleri arasında kolları ve bacakları 15-20 dakika güneş ışınlarına maruz bırakmak önerilir. Ancak UV ışığına maruziyet cilt kanserine neden olabilir, dolayısıyla aşırı güneşlenmekten mutlaka kaçınılmalıdır” diye konuşuyor. D vitamini sentezini azaltan 8 neden! UVB ışınını, dolayısıyla D vitamin sentezini azaltan pek çok faktör mevcut. İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Batmacı bu etkenleri şöyle sıralıyor:
- İleri yaş
- Kış mevsimi nedeniyle UVB ışınlarına daha az maruz kalmak
- Güneş koruyucu kullanımı (faktör düzeyi 15 ve üzeri olan güneş koruyucu krem D vitamini emilimini yüzde 90’dan fazla azaltıyor)
- Tüm cildi kapatacak şekilde giyinmek
- Açık havada kısıtlı zaman geçirmek
- Koyu renk cilt (melanin pigmenti doğal güneş koruyucu gibi davranıyor)
- Kapalı alanlarda daha fazla zaman geçirmek
- D vitamini sentezine katkıda bulunan organlarda fonksiyon bozukluğu